7 Mart 2012 Çarşamba

Kütükle Bile Oynarım

Her zaman sporun önemli isimleriyle röportaj yapmaya gerek yok.Bu kez sıkı bir snooker aşığı ile küçük bir konuşma gerçekleştirdim.

Müfit maksimum seri peşinde

Snookerın ünlüleriyle röportajlar gerçekleştirmek ne kadar heyecan verici ise spora gönül vermiş olan izleyicilerin de hissiyatlarını okumak bir o kadar keyif veriyor.Bir snooker izleyicisiyle röportaj yapma fikri GaryOnCue blogundan hasıl oldu ve hemen bir ismi seçiverdim.Sağolsun o da beni kırmadı ve canı gönülden sorulara cevaplar verdi.

Müfit snooker oynamayı da izlemeyi de pek seviyor:) Hatta gününün yarısından fazlasını snooker oynayarak geçirmişliği bile var.Lafı fazla uzatmadan soru cevaplara geçelim.

Kısaca kendinden bahseder misin?
Merhabalar adım Müfit Sarsan. İstanbul Üniversitesi'nde İspanyol Dili ve Edebiyatı 4. sınıf öğrencisiyim.

Ne zamandan beri snookerı takip ediyorsun?
Yaklaşık 5-6 yıldır.

Bu spora denk geldiğinde "Ben bu sporu takip etmeliyim." dedirten şey neydi?
Aslında olay tam öyle değil :) ÖSS'ye hazırlanırken bildiğiniz gibi öğrencilerin rapor alarak derse daldıkları bir süreç oluyor. İşte o süreç esnasında ben de ders çalışmayıp snooker izlemeye başladım(turnuva 2008 WSC idi). "Abi nasıl oynuyorlar..." falan derken kendimi tamamıyla sporun içinde buldum. Yani bir anda gelişmiş bir şey değildi.

Snooker ile ilgili ilk hatırladığın an?
Paul Hunter ile Ronnie O'Sullivan arasında müthiş bir maç geçmişti. Şimdi turnuvayı tam hatırlayamadım ama Masters 2004 ya da 2006'ydı sanırım. Dayım izlettirmişti bana "Bak bu spor beni çok rahatlatıyor." vb. şeyler söylemişti. Fakat o aralar aşırı ilgisiz olduğumdan; "Ya bu adamlar profesyonel tabii ki de ne atsa sokacak ne var bunda." tarzında saçma saçma konuşmuştum. Ama birkaç sene sonra bu spora diğer sporlardan daha çok değer vereceğimi düşünememiştim.

Bugüne kadar izlediğin en iyi maç hangisiydi peki?Ya da unutamadığın bir an?
İzlediğim çok iyi iki maç var. İkisi de Ronnie O'Sullivan ve Mark Selby arasında ve ikisi de Masters finalleri, 2009 ve 2010. Bu maçlar hakkında unutamadığım anlar var desek daha doğru olur. Kaçan fırsatlar, gelen yüksek seriler, hepsi birbirinden unutulmazdı.

Sevdiğin, hatta ağır taraftarı olduğun bir oyuncu var mı? Varsa neden o?
Kesinlikle Ronnie O'Sullivan! Çünkü nedeni yok :) Çok sevdiğiniz şeyleri neden sevdiğinizi bilmezsiniz ya bu da öyle bir şey sanırım. Yani Ronnie'ye "Snookerın Mozart'ı" denmesi boşa değil. Yeteneği olsun, karakteri olsun, oyuna karşı sergilediği duruşu olsun, hepsi beni çok etkilemiştir hatta hala etkiliyor ve etkilemeye de devam edeceğini düşünüyorum. Tam bir profesyonel ve aynı zamanda tam bir centilmen, onun hakkında atıp tutanlar hayatıyla ilgili hiçbir şey bilmeyenler ve onun yeteneğini kıskananlardır.

Bir şans verilseydi okulu falan bırakıp snooker oyuncusu olmak ister miydin?
Bu konu hakkında çok üzün süre kafa yormadım değil. :D Fakat hayır, okulumu bırakmam. Aksine notlarımı çok yüksek tutup İngiltere'de burslu bir snooker oyuncusu olmayı düşündüm. World Snooker Academy'de Paul Hunter bursu vb. burslar var. Ama sanırım bu hayalimi gerçekleştirmem biraz zor zira okulum bu sene bitiyor. O açıdan birkaç amatör turnuva kazanıp tura katılmayı düşünüyorum. Tabii ki bunu gerçekleştirebilmem için bir sponsor bulup çalışmalarımı arttırmam lazım.

Daha can alıcı bir soru sormak isterim.Hemen her snooker oyuncusu bu spora büyük maddi fedakarlıklarla başlamış durumda.Hepsinin bir hikayesi var.Mesela Türkiye'de "Baba evi satsana ben snooker oyuncusu olacağım." diyen bir çocuğa babasının tepkisi ne olurdu?(Ya da evi sat ... sporcusu olayım da olabilir)
En kaba tabirle babası ağzına bir tane çakardı herhalde. :) Çünkü Türkiyemizde bildiğiniz gibi çocuğun dediğine hiçbir zaman bakılmaz, çünkü o çocuktur ve dedikleri de onun gibi çocukçadır(!) Yani kısacası Türkiye'den bu yolla snooker oyuncusu çıkmaz.

Az soru kaldı biraz sabır :) Peki ne sıklıkla snooker oynuyorsun?Bugüne kadar ki en yüksek serin kaç ?(145'den aşağısı kabul olmaz :)
Açıkçası pek fırsatım olmuyor. Bu durumun en büyük sebebi tabii ki de masa azlığı. Bakın dikkat ederseniz snooker salonu azlığı demiyorum, masa azlığı. Çünkü İstanbul gibi koskoca ve kozmopolit bir şehirde topu topu 5 masa var. Kaliteleri ise büyük bir tartışma konusu. Snooker masasına Amerikan çuhası kaplayan salonlar bile var. Üstüne üstlük snooker'ın saatine en az 15 lira alıyorlar. İngiltere'de 17 pound (yaklaşık 40-45 lira) vererek sınırsız oynayabiliyorsunuz, sıkılana kadar yani. Diğer sebepler arasında okul ve türevleri var.

Bir fırsatım olsa tanışmak isteyeceğim ilk oyuncu ..... olurdu.
Ronnie O'Sullivan

Son olarak, oyun içerisinde değişmesini istediğin bir kural ya da oyun ile ilgili bir düzenleme fikrin var mı?
Aslına bakılırsa oyunun değişmesini değil tamamen geleneksel kurallara sadık kalınmasını istiyorum. Çünkü şimdiye kadar yapılan bütün değişiklikler snooker'ın iyiliği için değil de ticari çıkarlar ve kaygılar için yapılıyormuş gibi geliyor bana.

Müfit'e bir kez de buradan teşekkür ediyorum.Temennim kendisinin QSchool'a katılıp ardından da ana tur şansı yakalaması.Müfit'e twitter'dan ulaşmak isteyenler;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder